Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkan Yardımcısı ve yeniden aday olan 28. Dönem Antalya Milletvekili Barış Atay ve Milletvekili Adayı Yunus Başaran dün Alanya'ya gelerek, partililer ve vatandaşlar ile buluştu. İktidarın Alanya'ya özel ilgisi olduğunu fakat halkın bundan yararlanamadığını söyleyen Atay, "Elbette Türkiye'nin genelinde yaşadığımız sorunların hemen hemen hepsi kat ve kat Antalya'da da yaşanıyor. Çünkü Antalya gittikçe kalabalıklaşan bir şehre dönüştü. Geçtiğimiz dönemlere kıyasla Antalya, Türkiye'de nispeten daha iyi şartlarda yaşamanın adresi olan bir şehir iken şimdi çokça göç vermek zorunda kalan şehir. Yaşamanın neredeyse imkansız hale geldiği Antalya ve Alanya’da iktidarın özel ilgisi olduğunun farkındayız. Hatta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu ilk sıradan milletvekili yapacak kadar özel ilgi gösteriyorlar. Bakan Çavuşoğlu, Alanyalı fakat bir yandan da ilgi gösterdikleri yerden halk yararlanamıyor. Bu adam kayırmacılığın, sadece çevresindekileri kalkındırmaya yönelik bu siyaset anlayışının tamamen bitirilmesi lazım. Türkiye İşçi Partisi olarak başından beri bir grup insan zenginleşirken halkın hali hazırda zor şartlarda yaşadığını ve gittikçe yoksullaştığını gösterebilmek ve bunun önüne geçmek istiyoruz. Umarım bu dönem her zaman söylediğim gibi bir helalleşme değil, bir hesaplaşma dönemi olacak. Umarım siyaset biçimini değiştireceğiz” dedi.
‘MÜZİK YASAĞI MEKANLARI İFLAS EŞİĞİNE GETİRİ’
Turizm şehri Alanya’da müzik saati kısıtlamasına ilişkin de soruları yanıtlayan Atay, "Özellikle açık alanlardaki desibel meselesini elbette değerlendirmek lazım. Çünkü Türkiye'de özellikle eğlence mekanlarıyla, konutların birbiriyle çok yakın ya da iç içe olduğu yerler var. Desibelin çok yüksek olmasından insanların verimli uyuyamaması ya da yaşam standartlarının zarar görmesini bahane ederek, neredeyse bütün mekanları iflas etme noktasına getirdiler. Müzik yapan arkadaşların, sanatçı arkadaşların, iş koşullarının da zor olduğu bir ülkede iş bulamayacak hale gelmesi kabul edilebilir bir şey değil. Turizm bölgesinde insanlar o müziği dinlemeye gidiyor. Bununla ilgili kültür sanat büronun çalışmaları vardı. Pandemi döneminde başlayan bu yasakların uzatılması için çok mücadele verdik. Bununla ilgili bir yasa çalışmamız olacak. Umarım 15 Mayıs'tan sonra sadece turizm bölgesinde değil, Türkiye'de kültür sanat alanına dair her türlü hak sorununu çözecek bir proje geliştirip bunu uygulamaya sokacağız" diye konuştu.
‘ANTAKYA VE ANTALYA ARASINDA BAĞ VAR’
'Neden Antalya'dan aday oldunuz?' yönündeki soruları da yanıtsız bırakmayan Atay, Antalya ve Hatay'ın bir çok ortak noktası olduğunu söyledi. Atay, “Can'ın Hatay'dan adaylığıyla ilgili o müzakereyi ettikten sonra arkadaşlarımızla benim nereden aday olacağım meselesi bir tartışma başlığı oldu. Antalya herhangi bir yer değil. Sonuç itibariyle İstanbul'un bölgelerinden sonra Türkiye'nin en büyük seçim bölgesi. 16 milletvekili 17'ye yükseldi. Seçmen sayısı çok yüksek. Sol sosyalist demokratik güçlerin güçlü olduğu, hem de öyle düşünmeyenlerin şu ana kadar iktidar desteğinden gittikçe uzaklaştı bir yer. Bu açıdan düşündüğümüz zaman Antalya doğru bir tercih. Bir taraftan da Yunus gibi değerli bir arkadaşımızın birinci sırada olması onun bizim için çok önemli olması. Bu mücadeleyi beraber vermemiz gerektiği konusunda da mutabık kaldık. Hatay, Antakya ile Antalya arasında bir konvansiyonel bağda kurduk. Özellikle deprem sürecinden sonra olmuş gibi görünüyor. Depremden önce de Antalya'da tarım işiyle uğraşan çok sayıda Hataylı yurttaşımız var. Yani benimle aynı bölgeden daha önce buraya yerleşmiş insanlar var. Özellikle Alanya'da, Gazipaşa'da, Kumluca'da, özellikle tarım alanında ve halde. Yani çok ayrı da yerler değil. Bütün bu özellikler yan yana gelince Antalya en olabilir tercih olarak geldi” diye ifade etti.
‘KORKU İKTİDARINA KARŞI SAKİN OLACAĞIZ’
Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’na yapılan saldırıyı kınayarak, AK Parti’nin korku partisi olduğunu iddia eden Atay, “Erzurum'daki mesele özellikle seçim döneminde bir güç gösterisi olarak tanımlanabilir. Ben seçim öncesi ya da seçim günü herhangi bir problem olduğunun endişesinde olan yurttaşlara, Erzurum'da yapılan provokasyona karşı çok ciddi kişisel bir öfke ve tepki görününce Konya'da o kadar tehdide rağmen hiçbir şey olmadı. Gerçi olmaması içinde ekstra uğraş sarf edildi. Bununla ilgili provokasyon çabasını devam ettiren iki Kızılay görevlisini görevden almak zorunda kaldılar. AK Parti genel olarak yurttaşın ya da diğer kurumların korkusundan beslenen bir parti. Sadece yapabileceklerinden değil yapabilecekmiş gibi gösterdikleriyle gücünü göstermeye çalışan bir parti. Son üç gün hiç kimsenin endişe etmesine gerek yok. Her türlü provokasyon ihtimaline karşılık biz sakinliğimizi koruyacağız. Pazar günü bu işi bitireceğiz” diye konuştu.
‘TURİZM PATRONLARININ KARINI ASKIYA ALACAĞIZ’
Atay’ın ardından konuşan Başaran, seçimden sonra Alanya'yı var eden emekçilerle birlikte, kadınlarla, gençlerle, çözüm önerilerini hep birlikte hayata geçirmeyi hedeflediklerini vurguladı. Başaran, “Antalya ve Alanya turizm bölgesi. Pek çok sorun var. Bunlardan bir tanesi turizmde askı sistemi turizm emekçileri 6 ay çalışıyorlar. 6 ay sonra oteller kapandıktan itibaren sözleşmeleri askıya alınıyor. Maaş alamıyorlar, sigortaları yatmıyor. İşsizlik maaşından faydalanamıyorlar. Başka bir yerde iş bulurlarsa da bütün tazminat haklarını kaybediyorlar. Bu mantıklı değil, ahlaki de değil, insani de bir durum hiç değil. Bu askı sisteminin sona ermesi için turizm emekçisi arkadaşlarımızla birlikte çok ciddi bir mücadele vereceğiz. Biz de diyoruz ki yüz tane turizm patronunun fazla elde ettiği kar oranını askıya alacağız. Yüz binlerce turizm işçisine insanca yaşanılır bir hayat sağlayacağız. Şimdi buna karşılık 6 ay çalışıyor niye 12 ay para alsınlar. Turizm emekçilerinin büyük bir çoğunluğu zaten o 6 aylık süreçte bir yıllık, hatta bir buçuk yıllık tempoda çalışıyorlar. Çok ağır şartlarda, çok uzun saatlerle kötü koşullarda, kötü lojmanlarda yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Onun için turizm işçileri o parayı fazlasıyla hak ediyor. Kaldı ki bu turizmin en baştan çarpık ilerlemesinin de bir sonucu. Biz turizmi tekrar nitelikli hale on iki aylık bir sisteme oturtabiliriz. Antalya'da bunun koşulları var. Bunu yaparsak zaten bu sorunlar kendiliğinden çözülmüş olacak” diye ifade etti.
‘SİSTEMDE HER ŞEY KAR ODAKLI’
Turimde çalışan şoförlerinde sorunlarından bahseden Başaran, “Şoför arkadaşlarımızın çok ciddi sorunları var. Görmezden gelinen kesimlerden birisi de bu sorun. Siz altı ay boyunca bir minibüste yatıp kalkıyorsunuz. Size bir kalacak yer bile çok görülüyor. Günde on iki, on dört saat direksiyon sallıyorsunuz, dinlenemiyorsunuz, çamaşırınızı elde yıkıyorsunuz, yemeğinizi kendiniz yapıyorsunuz. Ondan sonra da haber sitelerinde haberler okuyoruz. Tur otobüsü devrildi. Tur otobüsü kaza yaptı diye. Bu bir performans işi. Siz o insanlara mental, fiziksel olarak dinlenme olanağı sağlamazsanız bunlar doğal sonuçlardır. Ama bu sistemde her şey kar odaklı olduğu için şoförlere kalacak yer ayarlamayı, onlara rahat edebilecekleri, dinlenebilecekleri bir ortam bile sağlamayı çok görüyorlar” diye konuştu.
‘KİMSE SİZİN STAJINIZI YAKAMAZ’
Stajyerlerin sorunlarını olduğunu ama onları da çözüme kavuşturma sözü veren Başaran sözlerini şöyle sürdürdü:
"Stajyer arkadaşlarımızın da ciddi sorunları var. Stajyerler turizmde ucuz iş gücü haline geldi. Asgari ücretin üçte birinde çalıştıkları için herkes stajyerlere akın ediyor. Stajyer arkadaşlarımız çok ciddi mobbinge, çok ciddi baskıya maruz kalıyorlar. Söylediğimizi yapmazsan, stajını yakarız. Eğitim hayatını bitiririz gibi. Merak etmeyin bundan sonra kimse sizin stajınızı falan yakamayacak. Biz seçimden sonra Antalya'da turizm işçileriyle, belediye işçileriyle, kadın örgütleriyle, çocuk istismarıyla mücadele edenlerle, doğa ve çevre örgütleriyle, tüm kesimlerle bir araya gelip uzun vadeli bir çalışma heyeti, bir çalışma kurulu oluşturacağız. Biz de toplumsal olarak onların sesi, sözcüsü olmaya çalışacağız."