“Sulama fonu önerisi”
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Akar, Türkiye’nin ciddi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylerken, bunun buğdayda rekolte ve verimi etkileyeceğini kaydetti. Kuraklığın iç piyasada buğday fiyatlarını dalgalandıracağını kaydeden Akar, “Yapılan araştırmalar bize kuraklık yıllarının gıda fiyatlarını ve enflasyonu tetiklediğini gösteriyor. Gıdanın, enflasyona etkisi yüzde 30’larda. Bu nedenle önlemimizi almalıyız” dedi. Türkiye’de buğdayın yüzde 75’inin kuru tarım alanlarında üretildiğine dikkat çeken Akar, “Ülkemizde 2.5 milyon hektar sulanması gereken arazi var. Sulama yapabileceğimiz alanda buğday üretimi yapsak rekoltemiz yüzde 50 artar. Buğday sulanmaz diye önyargı var, bunu kırmalıyız. Gıda güvenliğini garanti altına almak için sulanabilir alanlara ihtiyacımız var. Bunun için sulama fonu oluşturmalıyız. Karar vericiler acilen bunu gündemine almalı” diye konuştu.

“Ovalarda hububat üretelim”
Taner Akar, özellikle Akdeniz bölgesinde muz, zeytin, narenciye gibi ürünlerin dağların eteklerinde yetiştirilmesini, ovaların temel ihtiyaç olan hububat üretimine ayrılmasını gerektiğini vurgularken, ”Bu noktada destekleme politikalarını gözden geçirmeliyiz. Ovalarımız çok yıllık ağaçlar yerine soya, mısır, buğdayı gibi ürünlerin üretimine açılmalı” dedi

“Bu yıl buğday fiyatı çok konuşulacak”
Toprak Mahsulleri Ofisi eski Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, korona virüs döneminde 80 ülkenin kısıtlamadan, ihracat yasağına dış ticaret rejimine yönelik önlemler aldığını, 30 ülkenin ise tarım ve gıda ticaretiyle ilgili önlemler aldığını belirterek, kendi kedine yeter hale gelmenin önemini vurguladı. Bu yıl kuraklık nedeniyle buğday fiyatının çok konuşulacağını kaydeden Kemaloğlu, daha fazla ithalatın gündeme gelebileceğini söyledi.

“Üretimde sıkıntı yok”
Buğdayda dünyada üretimle ilgili risk olmadığını, 790 milyon tona yakın üretim, 300 milyona yakın stok devri beklendiğini kaydeden Kemaloğlu, buna rağmen fiyatta yüzde 30’un üzerinde artışın konuşulduğuna dikkat çekti. Kemaloğlu, hububatta fiyat artışının nedeninin ihracatçı ülkelerin kota gibi önlemlerle piyasayı etkilemesi olduğunu kaydetti. Buğdayın ihracatında 4 aktör ülke olduğunu belirten Kemaloğlu, Türkiye’nin temel tarım ürünlerini ithal eden bir ülke olduğunu kaydetti. İsmail Kemaloğlu, TL’nin yüzde 30-50 arası değer kaybı ve kur artışının ithal maliyetini artırdığına dikkat çekerken, açıklanan hububat fiyatlarının dünya fiyatları ve ithal maliyetlerinin gerisinde olduğunu vurguladı. İsmail Kemaloğlu, “Çiftçi desteklenmeli. Çiftçi olmazsa bunları bile konuşamayız. Girdinin maliyeti neyse çıktıya da bu fiyatlar yansır. Çiftçi sonuna kadar desteklenmeli ama bu sadece fiyat odaklı olmamalı” diye konuştu.

“TMO satış fiyatlarını acilen açıklamalı”
Hububatın yem sanayi ve un sanayinin ana hammaddesi olduğunu belirten Kemaloğlu, TMO’nun acilen satış fiyatını açıklaması gerektiğini söyledi. Kemaloğlu, “Beklenti ve fiyatta dedikoduyu yönetmek lazım. Elinde mal olan satmıyor, alıcı kaçtan alacağını bilmiyor. Bu nedenle satış fiyatı acilen açıklanmalı” dedi.

“Çiftçi yüksek girdilerle baş edemiyor”
Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, girdi fiyatlarındaki yüksekliğe dikkat çekerken, üreticinin hububat üretiminden vazgeçmeye başladığını söyledi. Alp, “’Bütün arazileri ekelim, arazi boş kalmasın’ deniyor, 25 kg olan gübrenin fiyatı 400-5TL iken, 1 kg tarım ilacının fiyatı 2 bin 500 TL iken çiftçi nasıl üretim yapsın. Devlet bizi desteklerse biz üretiriz. Para kazanan çiftçi asgari ücrete dönüp bakmaz. Üretmezsek hangi parayla kaç gün ithalat yaparız varın siz düşünün” diye konuştu.
Manavgat Ziraat Odası Başkanı Rasim Metin, buğday kilogram fiyatının 2250 TL olarak açıklandığını belirtirken, “Biz bu rakama sevinemeden arkasından mazota zam geldi. 1 yılda mazota ödediğimiz fark yüzde 32 arttı. Buğday üretiminde girdi fiyatları belliyken, üretici bu şartlarda üretim yapamaz. İthalata ödediğimiz paraları buğday üreticisine destek olarak versek çiftçi üretimine yönelir” dedi. Metin, anız yakımı konusunda üreticileri uyarırken, “Toprağa ve topraktaki canlıya zarar veren anız yakma işinden vazgeçelim” dedi.

“Yayla buğdayında verim kaybı”
BATEM uzmanı Ali Koç, Antalya’da bu yıl buğday veriminde sahil kesiminde çok büyük verim kaybı olmayacağını ancak yayla kesiminde yağmurun yeterince yağmaması nedeniyle yüzde 20-60 arasında verim kaybı beklendiğini bildirdi. Antalya Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim Şube Müdürü Safinaz Arslan, bu yıl hububatta süne sıkıntısı olmadığını bildirirken, “Genel anlamda hububatta hastalıklı bir dönem geçirmiyoruz” dedi.

“Erken hasat büyük sorun”
ATB 1. Meslek Komitesi Üyesi Nuri Büyükselçuk, hububatta zor bir dönemden geçtiklerini belirterek, artan hububat fiyatlarının yem fiyatlarına dolayısıyla et ve süt fiyatlarına yansıdığına dikkat çekti. Büyükselçuk, “Eğer çiftçi kazanamazsa, biz işleyecek ürün bulamayız. Devlet desteği şart” dedi. 1. Komite Üyesi, Murat Köseoğlu bu yıl yaşanan saman sıkıntısı nedeniyle biçerdöverin buğdayı dipten hasat ettiğini bildirirken, buna önlem alınmasını istedi. Köseoğlu, erken hasadın da bu yıl buğdayda kalite kaybına neden olacağını söyledi. 1. Komite üyesi Ahmet Yılmaz, Elmalı’da ciddi kuraklık yaşandığını belirterek, bunun buğdayda rekolte ve verim kaybına neden olduğunu ifade etti. 1. Komite üyesi Yusuf Sarıcalar da yaylada buğdayda yüzde 60’a varan verim kaybı beklediklerini bildirdi. Sanayici Oğuz Kırtız, cari açığın olduğu, kur riskiyle karşı karşıya olunan bir dönemde ithalattan yana olmadıklarını söylerken, “Sanayici olarak bizler yerli malı kullanmak istiyoruz. Bunun için üretici doğru ve zamanında desteklenmeli” dedi.