Eğitim-Bir-Sen Antalya Şube Başkanı Eyüp Bülent Miran, okul öncesi eğitimin, çocukların gelişimleri ve öğrenmeleri açısından oldukça kritik bir dönem olduğunu belirterek, “Okul öncesi eğitim sürecinde din ve ahlak eğitimi alanında bir boşluk bulunmaktadır. Ülkemizde ilk ve ortaöğretimde din eğitimi ve öğretimi alanında önemli mesafeler alınmasına rağmen aynı şeyi erken çocukluk din ve ahlak eğitimi için söylemek mümkün değildir. Çünkü okul öncesi eğitim programlarında dinî ve ahlaki gelişime yönelik bir içerik bulunmamaktadır” dedi. Miran, raporda da yer aldığı şekliyle ‘Din ve Ahlak Eğitimi’, ‘Çoğulcu/Tercihli Din ve Ahlak Eğitimi’ ve “Değerler Eğitimi’ modelleri ile bu alandaki eksikliğin kapatılabileceğini vurguladı.

Yabancı ülkeler incelendi
Okul öncesi din ve ahlak eğitiminin dünyada ve Türkiye’de yerini görmek ve mevcut durumunu analiz ederek önerilerini ortaya koymak amacıyla Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM) tarafından “Türkiye’de Okul Öncesi Din ve Ahlak Eğitimi” Raporu hazırlandığına dikkat çeken Başkan Miran, Türkiye’nin yakın ilişkiler içerisinde olduğu Belçika, İngiltere ve Almanya’da okul öncesi eğitimin ve bu dönemde din ve ahlak eğitiminin ana hatlarıyla değerlendirildiğini dile getirdi.

Yurt dışında zorunlu ders konumunda
Miran, “Belçika ve Almanya’da din dersi ilkokulların ilk sınıfından itibaren eğitim sistemi içerisinde anayasal referansı olan bir derstir. Okullarda din dersi, mezheplerin ve dinî grupların inançlarına göre ayrı ders olarak verilmektedir. İngiltere’de ise okullarda din dersi devlet okullarında bütün öğrencilerin katılması gereken zorunlu dersler arasında yer almaktadır. Ancak bu ders, bir din veya mezhebe bağlı olmayan ve farklı inanç gruplarını kapsayan çoğulcu bir içeriğe sahiptir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de okul öncesi eğitime dinî ve ahlaki gelişime yönelik bir boyut eklemenin imkân dâhilinde olduğunu gösterdiğini kaydeden Başkan Miran raporda yer alan önerileri ise şu şekilde sıraladı: “Raporumuzda, Türkiye’de okul öncesi din ve ahlak eğitimi politikalarına yönelik üç model önerisi bulunmaktadır. “Bu modellerin ilki, ‘Din ve Ahlak Eğitimi’ modelidir. Bu modelde, uzun yıllardır ilk ve ortaöğretimde uygulanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müstakil bir ders olarak okul öncesi eğitimin bir parçası hâline getirilebilir. Böylelikle uzun uygulama deneyimine sahip ve kapsamının neler olduğu hususunda tecrübe kazanılan bu ders okul öncesi çocuğun duygusal ve bilişsel açıdan gelişimine uyarlanarak okul öncesi programa dâhil edilebilir. İkincisi, ‘Çoğulcu/Tercihli Din ve Ahlak Eğitimi’ modelidir. Bu model, okul öncesi eğitim kurumlarına iki seçenek sunmaktadır. Bu seçeneğin ilki ‘okul öncesi ahlak eğitimi’dir. Bu derste çocuklara dinî referansı önceleyen bir ahlak eğitimi önerilmektedir".

"İslam dini ve değerleri öğretisinin eğitim konusu yapılması esastır"
İkinci seçeneğin ‘okul öncesi din/İslam eğitimi’ modeli olduğunu ifade eden Miran, "Burada İslam dini ve değerleri öğretisinin eğitim konusu yapılması esastır. Şüphesiz soyut dinî konular okul öncesi dönemin gelişim seviyesine uyarlanarak ve/veya daha somut konular bu konuda geliştirilen pedagojik yaklaşımlardan yararlanarak öğretim konusu yapılacaktır. Bu modele göre okul öncesi ahlak eğitimi seçeneğinin resmî okul öncesi eğitim kurumlarında ve isteyen özel okullarda uygulanması önerilmektedir. Okul öncesi İslam/din eğitimi modelinin ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 4-6 yaş grubu Kur’an kurslarının okul öncesi eğitim formatına dönüşmüş şeklinde uygulanması önerilmektedir. Bu modeli, isteyen özel okullar da uygulayabilir" diye konuştu.
Üçüncü modelin ise ‘Değerler Eğitimi’ modeli olduğunu ifade eden Miran, mevcut okul öncesi eğitim programında ilk ve ortaöğretimle kıyaslandığı takdirde değerler eğitimine özel bir atıfta bulunulmadığının anlaşıldığını kaydetti. Miran, "Değerler eğitimi modeli ile okul öncesi programın içerisinde değerler eğitimine ayrı bir alan olarak yer verilmesi önerilmektedir. Böylelikle okul öncesi pedagojisine uygun bir şekilde hangi değerlerin öncelikli olarak eğitim konusu yapılacağı ve değerler gerekçelendirilirken kullanılacak referanslar konusu açıklığa kavuşmuş olacaktır” diye konuştu.